"Dünya ise; bütün şa'şaasıyla ahirete nispeten bir zindan hükmündedir.." BEDİÜZZAMAN

29 Aralık 2010 Çarşamba

ISLAK KEKİ KURTARMA ÇALIŞMALARI:)


Geçenlerde internetten bulduğum bir tarifle ıslak kek yapmıştım. Eşim normalde kek ve türevlerini pek sevmez. Islak keki de ancak sosu çok fazla olduğunda -yani baya ıslak:)- sever. Onun için yapmadan önce bana keki ince olsun demişti. Ben de bulduğum tarifteki ölçüleri gayet mantıklı buldum. Epey ıslak bir kek elde edeceğimi sanıyordum. Ama borcama zorla yaymış olduğum hamurun kabarıp kocaman birşey haline geleceğini nerden bilebilirdim ki?..:) Sonuç olarak aslında lezzet olarak güzel olan kekim maalesef eşimin istediği kıvamda değildi. O akşam kenar köşelerde daha ince olan kısımlardan tırtıklayan eşim bir gün sonra kekin biraz daha kendisini çekmesi sebebiyle yüzüne bakmaz oldu:) Ben de kalan kısmın üzerine puding yapıp sıcak sıcak döktüm ve keki istenen kıvama getirdim.. Eeee ne diyor  Oktay Usta:"mutfakta çareler tükenmez...":):)

26 Aralık 2010 Pazar

EV YAPIMI LAHMACUN

 
Daha önce bir yazımda da bahsetmiştim. Eşimin buradaki akrabaları gerçekten çok iyiler. Bize çok değer veriyorlar ve yardımcı oluyorlar. Allah hepsinden razı olsun. İşte onlardan biri olan babaannem geçtiğimiz cuma günü bizi öğle yemeğine çağırmıştı. Yemekleri çok nefis oluyor. "Eli lezzetli" derler ya işte öyle biri:)  Hepsi bir tarafa oraya gittiğimizde bizim için ne yapacağını şaşırıyor. Beni yerimden kaldırmak istemiyor. Öyle az gittiğimizden falan da değil. Haftanın birkaç günü bizi yemeğe çağırıyor sağolsun. Tam bir süper babaanne:) Maşallah, barekallah... Onu gördükçe rahmetli babaannemi anımsıyorum, bize olan ilgisini, yumuşak huyluluğunu.. Kimse kimsenin yerini tutamaz orası muhakkak ama eşimin babaannesini de gerçekten çok seviyorum. Allah başımızdan eksik etmesin, hayırlı uzun ömür versin inşaallah.. Cuma günkü menümüzde babaannemin enfes lahmacunu vardı. Burada anlattığım fırında pişmiş olanlardan. Lezzeti gerçekten bir başka. Ellerin dert görmesin babaannecim:) 
Yanında da bol naneli cacık ve salata... Babaannem öye bazı yaşlılarda olduğu gibi kendini salmış, dünyadan bihaber bir kişi değil. Güncel olayları, haberleri takip eder. Evin gelir gider dengesini ayarlar.. Maşallah yaşına göre zeki ve dinç.. Bizi yemeğe çağırdığında da baştansavma bişeyler yapmaz hiçbir zaman. Özenli ve lezzetli yemek pişirir. Salata, cacık, ayran mutlaka bulunur. Yemekten sonra da mutlaka meyvemizi yedirir. Dedim ya süper babaanne:) Hatta geçen gün biz sofraya oturmaya hazırlanırken elinde bir tabakla geldi. "Semam sen bundan seversin, sana haşladım içine ne katıcaksan kat da öyle getireyim sofraya" dedi. Bir de baktım bana brokoli almış, haşlamış. O kadar mutlu oldum ki. Sizi böyle seven, düşünen birilerinin olduğunu görmek insanın çok hoşuna gidiyor. Hatta o arada ablam aramıştı. Ona da valla babaannem kendini aştı bana brokoli pişirmiş dedim. Sonuçta burada pek yenmeyen bir yemek sırf ben seviyorum diye aklına gelmiş, almış ve büyük ihtimalle hayatında ilk kez pişirmiş. Annem de her zaman söylüyor böyle iyi insanların yanında olduğunu bildiğim için burada rahat durabiliyorum diye. Onların bunca iyiliklerine ve iyi niyetlerine karşılık inşaallah ben de onları mutlu edebiliyorumdur. Elimden geldiğince hassas davranmaya çalışıyorum. İnşaallah onlar da benden memnundur. Yazıyı okuyanlardan ricam bir "maşallah"ı esirgememeleri.. Herkese sevgiler..

19 Aralık 2010 Pazar

ÇEKİLİŞ VAR..

Esra'nın Mutlulukları (veya bir başka deyişle İstanbul Anadolu Yakası) adlı blog sahibesi kazanana yaptığı cupkeklerden yollayacağı bir çekiliş düzenlemiş. Katılmak isteyenler burdan ulaşabilirler...

PAZAR KAHVALTISI..

Hafta içi işe çok erken gitmesek de kalkıp kahvaltı yapmak yerine biraz daha uyumayı seçiyoruz. Böyle olunca da hafta sonu kahvaltı yapmak büyük bir zevke dönüşüyor. Masadan kalkmak bilmiyoruz. Bir çay daha, bir çay daha...:)Bu sabah kahvaltıya bu böreklerden yaptım. Büyük şehirlerde bulunmayan bir güzellik de buradaki fırınlar.. Odun ateşinde pişmiş nefis ekmekler her öğünün vazgeçilmezi.. Benim buraya gelmeden önce tırnak pidesi olarak biraz daha küçük boyutta olanını bildiğim enfes tat burada normal ekmek olarak tüketiliyor. Normal ekmeğe de somun deniyor ki herhalde birbuçuk yılda daha hiç almadık. Çünkü diğer ekmeğin tadı hakikatten çok güzel.. Gelelim yukarıda görülen böreklere.. Yani aslında birçoğumuza göre pidelere.. Üzeri açık olan peynirli.. Harcında peynir, maydanoz, yeşil biber ve domates bulunuyor.. Kapalı olanda ise patates, soğan, salça ve baharat.. Siz harcınızı hazırlıyorsunuz ve fırına veriyorsunuz.. Onlar da börek haline getiriyor:) Hamurun tadı odun ateşinde pişmenin de etkisiyle çok güzel oluyor.. Benim hazırladığım harçlardan toplam 10 adet börek çıkmış ve bunlar için eşim fırına 2,5TL ödemiş. Şaka gibi.. Hem pratik, hem lezzetli, hem de ekonomik...:) Eeeeee daha ne olsun dimi?...:) Bir de kahvaltıda havuç, maydanoz ve mor lahana ile yapılan salataya eşimle bayılıyoruz.. Bu sabah evde havuç kalmadığı için yalnızca mor lahana ve maydonoz kullandım. Mor lahanayı tuzla ovup üzerine ince kıyılmış maydonoz, limon ve zeytinyağı ekledim.. Basit ve lezzetli.. Sanırım çalışan bayanlar için vazgeçilmeyecek iki özellik... Börekler salata eşliğinde olmazsa olmazı çay ile birlikte afiyetle yendiler.. Pazar sabahlarını ve kahvaltılarını seviyorum... :)

15 Aralık 2010 Çarşamba

AŞURE GÜNÜ

Hicri takvime göre Muharrem ayının 10. günü Aşure Günü'ne denk gelir. Bu gün Rabbimizin bizim için ihsan buyurduğu mübarek günlerden biridir. Ayrıca ayet-i kerimede (Fecr Suresi) geçen üzerine yemin edilen 10 gecenin de bu ayda olabileceği konusunda rivayetler vardır. Bu kutlu zaman dilimlerini iyi bir şekilde geçirebilmemiz için bazı tavsiyelerde bulunulmuştur. Özellikle bu ay içerisinde oruç tutmak çok faziletlidir. Peygamber Efendimiz(sav) bir hadisleride şöyle buyurmuşlardır: "Ramazan ayından sonra en faziletli oruç (ayı) şehrullah olan Muharrem ayıdır. Farz namazdan sonra en efdal namaz da gece namazıdır." Peygamber Efendimiz(sav) Aşura orucuna dokuzuncu veya onbirinci günü de ekleyerek o şekilde oruç tutmamızı tavsiye buyurmuşlardır. Yalnız Aşura günü oruç tutmak tenzihen mekruhtur. 
Ayrıca Aşure Günü yapılması tavsiye edilen bazı şeyler de vardır:
     -O gün eve ufak tefek erzak alınırsa, bir sene boyunca evde bereket olur.
     -O gün gusledenler, bir sene ufak tefek hastalık görmezler.
     -10 defa şu dua okunur. "Sübhanallahi mil'elmizan. Ve müntehe'l-ılmi ve mebleğa'r-riza ve zinete'l-arş."
     -Yine Aşure gününe mahsus olmak üzere kuşluk vaktinde 2 rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha ve 50 İhlas-ı Şerif okunur. Namazdan sonra da şu salavat-ı şerife okunur: "Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin ve Ademe ve Nuhın ve İbrahime ve Musa ve İsa vema beynehüm mine'nnebiyyine ve'l-mürselin. Selavatü'llahi ve selamühü aleyhim ecmain."
     -Öğle ve ikindi arasında 4 rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Fatiha ve 50 İhlas-ı Şerif okunur. Namazdan sonra 70 istiğfar-ı şerif(estağfirullah el-azim), 70 salevat-ı şerife(Allahümme sali ala seyyidina Muhammed) 70 defa da "La havle vela kuvvete illa billahi'l aliyyil-azim." denir. Sonra da ümmet-i Muhammedin hidayeti için dua edilir.
     Allah(cc) bu güzel zaman dilimlerini hepimize iyi bir şekilde geçirmeyi nasip etsin inşaallah.. Selametle...











9 Aralık 2010 Perşembe

BİR ÇORBA TARİFİ VE BU ARALAR BEN...

Bu çorbanın bir adı yok yani "benim bildiğim bir adı" yok en azından. Çok sevdiğim büyük halam yıllar önce kendisine yemeğe gittiğimizde bize bu çorbayı yapmıştı. Hepimiz çok beğendik ve canım annem tarifini aldı. O gün bugündür çorbanın adı bizde "Fatma Hala Çorbası"dır:) Bu çorbayı daha öğrenciyken yapmayı öğrenmiştim. Ev arkadaşlarım da çok severlerdi. Eşime de ilk kez geçen gün yaptım amaaaaa.. Aması şu ki benim çorba konusunda makus talihim bir türlü değişmiyor.. Her zaman bir anormallik yaşıyorum. Eşim sonunda iyi çorba yapamadığım kanaatine varacak:) Tabi hala varmadıysa:):) İlk zamanlar çorbaların kıvamını ayarlamakta zorlanıyordum. Şimdi şükür onu atlattım:) Bu çorbada da şehriyeyi biraz fazla kaçırmışım.. İlk gün idare ettik neyseki.. Ertesi güne artan çorbayı biraz su ekleyerek seyreltmek durumunda kaldım. Zira kendisi çorbadan çok bir şehriye lapasını andırıyordu:) Bu kadar kusurunu saydıktan sonra denemek isteyen olur mu bilmiyorum ama tarife geçeyim:) Miktarlar tencerenin boyutuna göre ayarlanabilir. Onun için miktar belirtmiycem. Öncelikle biraz tereyağ ve sıvıyağ karışımında unu kavuruyoruz. Buram buram kokusunu aldığımız una suyu ilave ediyoruz. Daha sonra küçük küçük doğradığımız havuç ve patateslerimizi suya katıyoruz. Havucun pişip pişmediğini kontrol edip iyice haşlandığına kanaat getirdikten sonra tel şehriyesini ve tuzunu ekliyoruz. Tel şehriyenin pişmesi zaten çok kısa sürüyor. Şehriye pişince çorba pişti demektir. Ocağın altını söndürdükten sonra da maydanozları ilave ediyoruz.. İşte bu kadar.. Pratik ve lezzetli bir çorba...
BU ARALAR........
*Hafta sonu Av Mevsimini izledim. Beğendim, tavsiye edilir..
*Hafta başından beri içimde bir burukluk var. Annemi, babamı, ablamı ve sanırım İstanbul'u özledim...
*Başına gelenlerin pişmiş tavuğun başına gelmediği ütümü yine düşürdüm:( Umarım çalışır..
*Kafamı nutella kavanozun içine sokasım var. Kendime hakim olamıyorum..
*Çok sevdiğim bir arkadaşımın bebek beklediği haberini aldım.. Çok sevindim..
*Eczaneye gelip de "daha bebek yok mu?" diyenlere artık tahammül edemiyorum. Alakasız insanları niye bu kadar ilgilendiriyorsa?..
*Yarın Cuma.. Hafta sonu geldiği için mutluyumm... Gerçi eve biraz iş getirmek durumunda kalıcam ama neyyseeeee YAŞASIN TAATİLL.. :)
Posted by Picasa

2 Aralık 2010 Perşembe

CİLT BAKIM ÜRÜNLERİM-BİONİKE


Cilt bakımına ergenlik dönemimden beri hep ilgim olmuştur. Makyaja doğru dürüst hiçbir zaman merak salmadım diyebilirim ama cilt bakım ürünleri ve cildimin temiz görünmesi benim için hep önemli olmuştur. Hatta üniversite zamanlarımda arkadaşlarla biryere kalmaya gitttiğimizde benim bakım ürünleri onların hep alay konusu olmuştur:) Küçük bir çantamda olsa, gittiğim yerde 1 gün de kalacak olsam ürünlerim hep yanımdaydı. Çok şükür hiç bir zaman problemli bir cildim olmadı. Ama benim sorunum da açık tenli ve büyük oranda buna bağlı olarak çok hassas bir cildimin olması. En büyük problemim ise kuruma. Özellikle bu aylarda ve bundan sonra havalar ısınana kadar ekstra bir özen göstermem gerekiyor. Bir de İstanbul gibi nemli havaya sahip bir yerden sonra böyle havası kuru olan biryere gelmek de cildimi ve saçlarımı çok etkiledi. Ben de artık eski kullandığım ürünlerin bana yetmediğini düşünerek yeni birşeyler araştırmaya başladım. Her zaman birinci tercihim dermokozmetik ürünlerden yana oluyor. Ben de en son İstanbul'a gidişimde uğradığım bir arkadaşımın eczanesinden Bionike ürünlerini aldım. Bu ürünleri özelliği nikel, koruyucu,parfüm,gluten içermemesi ve hassas ciltler tarafından iyi tolere edilmesi. Kullanmaya başlayalı 15-20 gün oldu sanırım. Şimdiye kadar gayet memnunum ama uzun vadede vereceği yanıtlar da önemli tabiki. Bakalım düzenli kullanımda inşallah vadedilen sonuçları görürüm.
1. ürün 3 in 1: Hassas ve toleranssız ciltler için temizleme suyu. Temizleyici, tonik ve nemlendirici etkiye sahip. Cilde sürüp fazlası pamukla alınıyor. Durulama gerektirmiyor.
2.ürün Defence Cream: Antioksidan içeren bir nemlendirici. Cildin biyolojik savunma sistemini güçlendiriyor. Antioksaidan içerdiği için serbest radikallere karşı da etkili oluyor.
3.ürün Defence Rosys Rich Cream: Kılcal damar çeperlerini güçlendirerek kırılganlığı azaltıyor. Böylece cilt kızarıklıklarının yatışmasına yardımcı oluyor. 7.ürün olan Intensive Drops da aynı etkiye sahip daha konsantre bir ürün yani 3. ürünün serum şekli. Ani etki de sağlıyor. Kuperoz eğilimli ciltler için bu 2 ürün çok önemli.
4.ürün Defence Eye Anti-Wrinkle Cream: Göz çevresi için kullanılan bir nemlendirici. Malum yaş oldu 25:) Şaka bir yana kuru ciltlerin en büyük dezavantajı diğer cilt tiplerine göre daha erken kırışıklıkların ve çizgilerin belirmesi. Tabiki yaşlanmak doğal bir süreç ve belli bir yaştan sonra -Allah ömür verirse- kırışıklıklar muhakkak olacak. Ama Allah'ın emanet olarak verdiği tüm bedenimize iyi bir şekilde bakmak gerektiğini düşünüyorum nacizane..
5.ürün SPF 50+ Stick: Güneş ışınlarına karşı daha duyarlı olan burun, dudaklar ve benlerin olduğu bölgelere nokta şeklinde uygulanıyor.
6.ürün SPF 15 Cream: Normalde böyle bir ürün benim cildim için yetersiz kalır yani çok açık tenli olduğum için en az SPF 30 kullanmalıyım. Bu ürün aldığım diğer ürünlerin yanında hediye olarak verildi. Ben de güneş ışınlarının çok yoğun olmadığı kış günlerinde kullanmayı düşünüyorum.
Şimdilik bu kadar.. İlerleyen günlerde peelingini ve nem maskesini de almayı düşünüyorum. Onları da alıp bir süre kullandıktan sonra yorumlarımı yazarım inşallah ;)
Posted by Picasa