"Dünya ise; bütün şa'şaasıyla ahirete nispeten bir zindan hükmündedir.." BEDİÜZZAMAN

9 Ekim 2012 Salı

SON ZAMANLARDA...

Uzun zaman oldu gene buralara uğramayalı.. Yazmaktan uzaklaştıkça uzaklaşıyor insan.. Kaç akşamdır işlerimi bitirip bilgisayarı elime alacakken vazgeçip yatıyorum. Yazacak şeyler biriktikçe nerden başlayacağımı şaşırdım sanırım..:)
Ramazan ve öncesinde 2 ay kadar minikle yalnız kaldık ve ben bu zamanlarda çok zorlandım. Ondan sonra dönüşümlü olarak kayınvalidem ve annem geldiler. Şu an annem yanımızda ve günler güzel geçiyor şükür.. Ama minik son zamanlarının en huzursuz günlerini yaşıyor.. Birkaç dişi birden çıkma teşebbüsünde bulununca diğer 3 dişinin nasıl çıktığını anlamadığımız yavrum dün gece hiç uyuyamadı. Ateşi de yükseldi biraz. Babamız her ne kadar dişten olduğunu söylese de pimpirik anne modundaki ben ve pimpiriklikte benim bir üst modelim olan anneannemiz sayesinde sabah soluğu doktorumuzda aldık.. Herhangi bir enfeksiyon yokmuş çok şükür. Doktor diş ile birlikte çok hafif bir soğuk algınlığı da olduğunu söyledi. Şimdilik sadece ateşini kontrol edip gerektikçe ateş düşürücü kullanıcaz. Umarım kolay atlatırız.
Bu arada evdeki herşeyi keşfetme aşamasındaki minik laptopu da kurcalaya kurcalaya ekranına birşeyler yapmış bakalım ne kadar idare edicek bizi.. Erkek çocuğu olmasıyla bir alakası var mı bilmiyorum ama miniğin en çok ilgi alanına giren şeyler kablo, priz, fişler vs.. Bir sürü oyuncağının arasından gidip laptopun , cep telefonunun veya fotoğraf makinasının şarj aletiyle oynuyor ya da ele geçirirse kendileriyle..:) Şu an epey zorlu zamanlardayız sanırım. 5 dakika gözümüzün önünden ayırmaya gelmiyor. Hemen tehlikeli birşeyler peşinde buluyoruz. Allah'a emanet gerçekten.. Ne kadar tedbirli davransak da Allah'ın özel korumasını bebeklerin üzerinde olduğunu her an hissediyor insan..
Gerçekten çok şey birikmiş..:) Son olarak da miniğin ayrı oda macerasından bahsedeyim. Yaklaşık 1 haftadır odaları ayırdık. Oğlumun şu anda gerçek manasıyla bir odası olmasa da park yatağının (burada uzunca bir parantez açmalıyım :) yazın sıcaklarından bunalan oğlumu rahat etsin diye iki kişilik yer yatağında yatırmak gafletinde bulununca döne döne yatmaya alışan kuzuyu park yatağa tekrar alıştırmak epey sancılı oldu) ve kendine ait bir minik dolabın bulunduğu odada yatıyor birkaç gündür. Gece emzirmeleri devam ettiği için biraz git gel benim açımdan zor olsa da alışmaya çalışıyoruz.. İnşallah başarılı oluruz..
Uykusuz günler, hırçınlıklar, bazen hormonal dengesizliklerin de verdiği iç sıkıntısıyla altından kalkamam gibi gelen şeyler, bir gülümsemeyle gözünde küçücük kalıyor insanın.. Ne kadar şükretsem az..Sevgi ve dua ile..

1 Ağustos 2012 Çarşamba

ALİ NAZİK

Zaman akıp gidiyor.. Ben birşeylere yetişmenin telaşındayım, ama sanırım pek başarılı değilim:) Minikle yalnızız. Yanımızda anneanne veya babanne yok bu sefer. Ben işe gitmiyorum. Tüm vaktimi oğlum alıyor. Ve canıma okuyor laf aramızda:) Uyku problemimiz had safhada.. Allah yardımcımız olsun..
Ali naziği ramazanın başlarında bir akşam yapmıştım.. Yazmak bugüne kısmetmiş.. Kıymayla yaptım bu seferkini. Daha önce bir de kuşbaşı etle denemiştim. O sanki daha hoşuma gitmişti.. Aynı tarif kuşbaşı etle de uygulanabilir.. Yapımı şöyle:
Patlıcanları közleyip sarımsaklı yoğurt ile karıştırıyoruz. Bunu servis yapacağınız kaba aldıktan sonra üzerine zeytinyağda kavurduğunuz kırmızı biberi döküyoruz. Kıymayı soğan ve yeşil biber ile kavurup, üzerine kabuğu soyulup küp küp doğranmış domatesleri ekliyor, tuz ve baharat ilave edilip suyu çekilene kadar pişiriyoruz. Servis tabağına aldığımız patlıcanlı karışımın en üstüne de bu kıymalı harcı döküyoruz.. İşte bu kadar.. Kolay ve lezzetli bir yemek..
Ramazanda yazdığım ilk post olması hasebiyle geç de olsa temennilerimi ileteyim:) Allah hepimize bu mübarek ayı günahlarımızdan arınarak geçirmeyi ve tertemiz bir şekilde bayrama ulaşmayı nasip etsin.. Hayırlı ramazanlar..


27 Mayıs 2012 Pazar

ANNE ADAYLARI VE ÇİÇEĞİ BURNUNDA ANNELER İÇİN...

Böyle bir yazı yazmayı uzun zamandır düşünüyorum ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Geçenlerde bir blogda okuduğum yorumlardan birinde bir bayan annelerin hep olumsuz şeyleri ön plana çıkardığı için anne olmaktan korktuğunu yazmıştı. Bunun üzerine bu postu hızlandırmalıyım diye düşündüm. Ben de öyle çok tecrübeli bir anne sayılmam. Henüz oğlum 6.5 aylık.. Ama bu geçen süre içerisinde doğru bildiğim bir sürü yanlış olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim. Aslında çoğumuzu korkutan şeylerin hiç de korkulacak şeyler olmadığını da.. Yazdığım şeyler kişiden kişiye bazı farklılıklar içeriyor olabilir tabiki.. Ben sadece fikir edinmek isteyecek kişilere ufak bir yardımım dokunsun maksadıyla yazıyorum..  Uzuuunca bir girişten sonra hadi başlayalım:)

*hamilelik kiloları: Gebelik uzun bir süreç.. Bu süreci olabildiğince sağlıkla geçirmeye çalışmak çok önemli.. Herşeye dikkat etmeye çalışan anne adaylarının en çok titizlendiği konulardan biri de beslenme.. Çünkü artık sadece kendinizi değil içinizdeki miniği de beslediğinizi düşünerek yemek yiyorsunuz. Bir de etrafta sürekli "aaa sen iki canlısın şunu da ye bakayım" cinsinden telkinler oluyor.. :) Bunlara direnmek gerçekten çok zordu:) Neyse nasıl olsa gebeyim ne yersem kardır türünden düşünmedikten ve ölçüyü kaçırmadıktan sonra çok kilo alınmıyor. Ben toplamda 9 kilo almıştım. Oğlum 3 kilo doğdu çok şükür.. Yani az kilo alınca bebek küçük doğar diye bir kural da yok.. Doğumdan 20 gün sonra tamamen gebelik öncesi halime döndüm.. Uzmanlar gebelikte diyet yapmayı önermiyor. Sadece biraz dikkat edip dengeli beslenilidiği takdirde kilolar kabus olmaktan çıkıyor.

*çatlaklar: Hamile kalmadan önce özellikle karın bölgemde mutlaka çatlaklar oluşur diye düşünüyordum. Çünkü yakınlarımın hemen hepsi bu dertten muzdaripti.. Hani olsa ne olurdu? Çok da büyük bir kayıp olarak gördüğümden değil ama her kadın gibi ben de bunu engelleme çabasına girdim. Ve sonuç hiç çatlağım yok:)
Bu yazımda bahsettiğim Lierac Phytolastil jeli 16. haftadan itibaren kullandım. Önceleri çok düzenli sürmesemde karnım büyüdükçe daha fazla dikkat ettim ve sonuç gayet memnun edici oldu..:)

*güneş lekeleri: Ben gebelikte normalde de kullandığım yüksek korumalı güneş kremime devam ettim.. Açık tenli ve çillenmeye müsait bir cildim olmasına rağmen herhangi bir problem yaşamadım. Zaten günümüzde güneş koruyucu ürünler kullanmanın gebe olsun olmasın herkes için gerekli olduğu çoğumuzca malum...

*meme başında oluşan çatlaklar/yaralar: Gebeliğimde en çok bahsi geçen konulardan biri de ilk zamanlar emzirmeyi kabusa çeviren bu yaralardı. Kitaplardan doğru emzirmeyle bunun olmayacağını okusam da yine de endişheleniyordum. Miniğim doğduğu andan itibaren emmeyi çok seven bir bebekti çok şükür. Bu şekilde bir problem ise hiç yaşamadım. Sadece doğru emzirme yöntemini öğrenerek ve ilk zamanlarda koruyucu olarak lanolin içerikli bir pomat kullanarak bunu tamamen engellemek mümkün. Ayrıca ilk zamanlarda kullandığım göğüs pedinin de -sızan sütleri emmenin dışında- göğüs ucunun çamaşıra değmesini engelleyerek oluşacak tahrişi neredeyse yok denecek kadar azalttığını söyleyebilirim. Yani ilk günlerde Lansinoh veya bunun gibi lanolin içeren bir pomadı koruyucu olarak emzirmelerden sonra sürerseniz, göğüs pedi kullanırsanız ve en önemlisi doğru pozisyonda emzirirseniz herhangi bir sorun yaşamadan miniğinizi dilediğiniz kadar emzirebilirsiniz:)

*sütüm yetecek mi? : Ben miniğin ilk 6 ay sadece anne sütü almasını çok önemsiyordum. Sütün artması için en önemli şeyin su olduğunu öğrendiğim için bu süreyi başucumda 1.5 litrelik bir şişeyle geçirdim diyebilirim:) Bebekler doğumdan sonra kilo kaybediyorlar ve doğum ağırlığına en geç 15 gün içinde ulaşmaları gerekiyor. Benim oğlum da doğum ağırlığına 15. gün ulaşmıştı ve doktorumuz bunu geç olarak değerlendirdiği için mama vermemi söyledi. Ama ben mama vermeyi hiç istemediğim için çok ama çok mecbur kaldığımı hissettiğim anlar hariç hiç mama vermedim. O zamanlar da çok az miktarda verip mümkün olduğunca çok emzirmeye çalıştım. (zaten 2. aydan itibaren de hiç vermedim) Bebek emdikçe beyne giden uyarılar arttığı için süt yapımı artıyor. Bunun için pes etmeden sürekli emzirmek gerekiyor. Bol sıvı almak -özellikle su- , imkan buldukça uyumak, stresten uzak kalmaya çalışmak ve sık sık emzirmek.. Sütün artması için yapılması gereken en önemli şeyler bunlar.. Ayrıca emzirme sırasında çok kalori kaybedildiği için, emzirmek kilo vermeye de yardımcı oluyor..

Rabbim anne adaylarının bebeklerine sağlıkla kavuşmalarını ve tüm annelerin de evlatlarıyla hayırlı, uzun ömürler geçirmelerini nasip etsin.. Sevgiler...







14 Nisan 2012 Cumartesi

KORKU

Anneliğin keyifli yanlarından bahsettim şimdiye kadar hep şükür.. Rabbim her zaman güzel şeyler yaşatsın hepimize... Ama işin zor tarafını görünce, hatırlatılınca bir "emanet" olduğu korktum ben.. Ürperdim.. Farkında olamadığıma üzüldüm.. Küçücük birşeydi ama beni kendime getirdi..Annemi o kadar iyi anlıyorum ki şimdi..  Allah kimseye evlat acısı göstermesin.. Miniklerin yüzü hep gülsün inşallah.. Dua ile..

31 Mart 2012 Cumartesi

BEBEKLE UÇAK YOLCULUĞU..

Bir süredir buralarda yokum.. İstanbulda annemlerin yanındaydım.. Ordayken bloglardan epey uzak kaldım.. Evde internet olmadığı için pek bakma fırsatım olmadı.. Perşembe gününden beri de evle ilgiil işlerle uğraştığım için pc başına geçmeye ancak vakit buldum.. Bu arada bloğuma dahil olan izleyicileri görünce çok mutlu oldum.. Fırsat buldukça ben de kendilerini ve birçok yeni bloğu keşfe çıkmayı düşünüyorum..:)
Gelelim bizim minikle olan uçak yolculuğumuza... Son gelişimizle beraber oğlumla yaptığım 4. uçak yolculuğu oldu.. Ama bu sonuncusu bana uzun bir süre yeter diye düşünüyorum.. Hatta bir dahaki İstanbul gidişi için eşimi arabayla gitmeye ikna etme çalışmalarım bile başladı.. Oysaki 3 yıldır belki 25-30 kez İstanbula gidip geldiğim halde asla karayolunu kullanmayı düşünmemiştim.. Düşünün artık nasıl bir yolculuk yaptım.. Bebekle onca yolu gitmeyi göze alabiliyorum..:) Uçağımız Perşembe 15.30daydı.. Ben annem veya kayınvalidem yanımda olmadan minikle ilk kez yolculuk yapacağım için zaten biraz stresliydim. Zira İstanbula gidişte de son 40 dakikakayı ağlaya zırlaya etraftakilerin offf puff sesleri arasında geçirdiğimiz için gözüm epey korkuyordu.. En büyük korkum da uçağın rötar yapmasıydı.. Havaalanına gidince uçağın 20 dak. gecikmeli olduğu anonsu yapılınca şükür dedim kısa bir süre kolay geçer inşallah.., Dedikleri gibi de az bir gecikmeyle uçağa almaya başladılar.. Zaten miniğin de feryatları burda başladı.. Uçağın merdivenlerinden kalabalığı yararak çıkmaya çalışırken ciyak ciyak bağrıyordu..:( Sonrasında koltuğumuza oturduk ağlamalar hala ve dozunu arttıtırarak devam ediyor.. Kemerlerimizi de bağlattılar doğru dürüst hareket edemiyoruz.. Sonra baktım duracak gibi değil kemeri çözüp emzirmeyi denedim ama nafile.. Ne yapsam sakinleşmiyor.. İkimizde kan ter içinde kaldık.. Bu arada pilot 45 dk kadar sonra kalkacağımızı anons etti.. Dedim şimdi yandık... Ben 1 saat 45 dakika nasıl geçecek diye düşünürken ilave bir 45 dakika daha.. Neyse miniği kaptığım gibi en öndeki koltuklara geçtim.. Şükür sağlı sollu ön taraflar hep boştu.. Burda daha rahat hareket edebildiğimiz için emzirmek de daha kolay oldu ve minik de uykuya daldı. Uçak kalktı kalkacak derken bir 45- 50 dak. daha gecikme olduğunu anons ettiler.. Atatürk Havalimanında 2 pistte çalışma olduğu için iniş ve kalkışlar tek 1 pistten yapılıyormuş bu sebeple feci bir yoğunluk oluşmuş.. Velhasıl uçak 18.00 gibi kalktı.. Tabi minik daha kalkmadan uyanmıştı.. Çok şükür karnı doyduğu ve biraz uykusunu aldığı için bundan sonra hafif mızıklanmalarla atlattık.. Uçak yolculuğundan sonra evimize ulaşmak için 1.5 saat kadar da arabayla gitmemiz gerektiği için eve geldiğimizde pilim bitmişti.. Uzun bir süre yorgunluğumu atamadım.. İnşallah bundan sonra eşim yanımda olmadan yolculuk yapmak zorunda kalmam.. Yine de buna şükür tabiki.. Rabbim büyük sıkıntılardan korusun hepimizi..
Sevgi ve dua ile..

7 Mart 2012 Çarşamba

ANNEANNESİNDEN MİNİĞE ÖRGÜLER









Anneannemizin kıymetlisi minik torununa ördüğü güzellikler.. İyi günlerde kullanmak nasip olur inşallah.. Ellerin dert görmesin annecim.. :)

Bu arada minik dün aşı oldu.. Keyfi yok..:( Uykuya zor dalıyor, uyanırken ağlıyor... İnşallah çok sürmez.. Buna şükür.. Rabbim başka sıkıntılardan korusun.. Amin..

6 Mart 2012 Salı

SUSAMLI TUZLU KURABİYE


Cumartesi akşamı gelen misafirimiz için çayın yanına hazırladım bu kurabiyeleri.. İyi ki yapmışım.. Eşim de çok sevdi.. Yemek konusunda biraz seçici olduğu için, yaptığım şeyleri onun beğenmesi daha da bir hoşuma gidiyor..:)

Malzemeler:
1 yumurta (akından az bir miktar ayrılacak)                
125 g oda sıcaklığında tereyağ                                
Yarım çay bardağı sıvıyağ                                          
Yarım çay bardağı yoğurt                                         
Tuz, şeker  (göz kararı)                                         
Yarım paket kabartma tozu                               
Alabildiği kadar un

Ben kabartma tozu olarak resimde görmüş olduğunuz Dr. Oetker'in çeşnili kabartma tozunu kullandım. Çok hoş bir lezzet katıyor.. Malzemeleri karıştırıp ele yapışmayan yumuşak kıvamda bir hamur hazırlıyoruz. Şekil verip yumurtanın akına ve susama batırdıktan sonra yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine koyup, önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında üzerleri hafif kızarana kadar pişiriyoruz.. Fırından gelen mis koku eşliğinde kurabiyelerimiz kısa bir süre içinde hazır oluyor.. Yanında mutlaka çay..:) Afiyet olsun...