"Dünya ise; bütün şa'şaasıyla ahirete nispeten bir zindan hükmündedir.." BEDİÜZZAMAN

27 Şubat 2011 Pazar

İLAÇLAR VE KULLANIMI ÜZERİNE...

Bloğumu açarken mesleki olarak bişeylerden bahsetmeyi pek düşünmemiştim . Ama gerek eczaneme gelen hastalardan, gerekse gördüğüm duyduğum bazı şeylerden ötürü ilaçlar ve kullanımı hakkında aktarabildiğim kadar birşeyler yazma ihtiyacı hissettim. Bu konu çok uzun ve kapsamlı esasında. Ben şimdilik aklıma ilk gelen önemli hususlardan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle şunu söyleyebilirim ki toplumumuzda ilaç kullanan insanlar içinde 2 grup bariz dikkatimi çekiyor:     
-Birinci grup her durum ve şartta her türlü ilacı düşünmeden kullananlar.
-İkincisi ise ne olursa olsun ilaçlara çok temkinli yaklaşıp ellerinden geldiğince kullanmamaya çalışanlar.
Bunlar uçlardaki insanlar tabiki.. Bu konuda bilinçli insanlarda çok.. Ama inanın diğer iki grup da azınsanamayacak kadar fazla..
İlaçlar genellikle kimyasallar (bazen de bitkiler) içeren, doğru doz ve kullanımda tedavide etkin olan maddelerdir. Tabiki hiçbir ilaç için tamamen masum demek doğru değildir. Hepsinin belli durumlarda çeşitli yan etkileri mevcuttur. Ama bu ilaçlara "kesinlikle yaklaşmama"yı gerektirmez. Çünkü çoğu hastalığın vücudumuzda bıraktığı veya ileriye dönük bırakacağı hasar ilacın bize verebileceği muhtemel hasardan çok daha fazladır..
İlaç kullanırken en önemli nokta; doğru ilacı, doğru dozda ve doğru sürede kullanmak. İşte bunları yakalamak için ilaç kullanımında bir uzmana danışmak şart. En çok rastladığım şeylerden biri de komşusunun, akrabasının tavsiyesi üzerine ilaç kullananlar. Evet belki bugüne kadar pekçoğumuz bu şekilde ilaç kullanmış ve herhangi bir sorunla karşılaşmamış olabiliriz. Ama bu hiçbir zaman karşılaşmayacağımız anlamına gelmiyor. Başkası için kullanması gayet normal olan bir ilaç bizim için ciddi yan etkiler oluşturabilir. Bu sebeple bilinçli bir ilaç tüketicisi olabilmenin ilk yolu ilacı ciddiye almaktan geçiyor. Ama ilaçlar "öcü" değildir, bunu da unutmamak lazım:) 
Önemine inandığım bazı noktalara madde madde değinmek istiyorum.
*Kronik hastalığı olan insanlar (hipertansiyon, diyabet, vs..) ömürlerinin sonuna kadar doktorlarının öngördüğü biçimde ilaç kullanmak zorundadırlar. "Bu ilaçlar bana bağımlılık yapar ara ara kullanayım" düşüncesi çok yanlış bir düşüncedir.(Zaten yeşil reçeteye tabi ilaçlar ve bazı kontrole tabi beyaz reçeteli ilaçlar dışındaki ilaçların bağımlılık yapması söz konusu değildir.)  Tansiyonun yüksek olması özellikle kalbe, şekerin yüksek olması -ileri vadede- böbrek, göz ve sinirlere ciddi tahribat yapar. Bu nedenle diyete dikkat etmenin yanında ilaçları düzenli kullanma hayati önem taşır.
*Diyabet hastalarındaki en büyük handikapımız hastalığın ilk evrelerinde kişinin çok fazla bir rahatsızlık hisstememesi. Bu sebeple tedaviyi aksatabiliyor ve beslenmelerine çok da dikkat etmeyebiliyorlar. Ama yükseklerde seyreden şeker ileriye dönük kişiye ciddi defektler bırakıyor.
*Astım hastalarından inhaler formunda ilaç kullanan kişilerin pekçoğu kullandığı makinayı tam olarak bilmiyor. İnhaler formu doğru kullanılmadığı takdirde hastaya en ufak bir yarar bile sağlamaz. Bu sebeple kullanacağınız cihazı doktorunuzdan veya eczacınınzdan tam olarak öğrenmelisiniz.
*Bebek ve çocuklarda kabızlık en büyük problemleden biri. Anne-babaların bu konuda en çok dikkat etmesi gereken husus çocuğun beslenme şeklini düzenlemek. Ayrıca çocuğun tuvalete çıkmadığı gün sayısı 3den fazla ise ilaca başvurmak gerekiyor. Her zorlanmada direkt ilaca başvurmak çocuğun barsak düzeni üzerine olumsuz etkiler bırakabilir. Fitil ve lavman daha çok acil durumlarda kullanılır. Şurup formu ise belli bir düzene oturtulmaya çalışılan durumlarda yardımcı olarak daha etkindir.
*15 yaşına kadar çocuğunuza doktor tavsiyesi olmadan asla aspirin içirmemelisiniz.
*Eczaneden ilaçlarınızı alırken mutlaka aldığınız her ilaç ile ilgili eczacınızdan bilgi alın. Çünkü aldığınız birkaç çeşit ilaçtan bazısı sonuna kadar kullanılacak olup bazısı belli bir gün sonunda bırakılacak olabilir. Bunu öğrenerek, kullanmanız gereken bir ilaçsa kullanmayıp tedavinizi yarıda bırakmamış olursunuz veya kullanmamanız gereken bir ilaçsa boş yere fazladan ilaç kullanmamış olursunuz.
*Bitkisel ilaç demek zararsız ilaç demek değildir. Genellikle bu zayıflama ilaçlarında veya besin takviyelerinde karşımıza çıkan bir durum. "Bu ilaç tamamen bitkisel, hiçbir yan etkisi yok" sözlerine inanmayın. Bitkiler içinde de vücudumuza zaralı olabilecek olanları mevcuttur..
*Göz damlası veya merhemi kullanırken şişenin ucunu gözünüze deydirmeyin. (Enfeksiyon riskine karşı)
*Süspasiyon formunda (yani kuru tozun su ile karıştırıldığı ilaç formu) bir ilaç kullanıyorsanız ilacı her kullanımda çalkalamalısınız. Çünkü ilaç bekleme esnasında dibe çöker ve eğer çalkalamadan kaşığa alırsanız sadece su içmiş olursunuz.
*Antidepresan ilaç kullanırken sanki ağrı kesici kullanıyormuş gibi hemen etki beklemek çok yanlış bir düşüncedir. Antidepresanlar uzun sürede tedaviye cevap veren ilaçlardır. Bu ilaç bana yaramadı diye birkaç günde ilacı bırakmak ve doktor doktor gezmek en çok yapılan hatalardan. Bu tür ilaçlara doktor kontolünde başlamalı ve doktorunuzun izni olmadan asla bırakmamalısınız..
*İlaçlarınızı alırken eczacınıza halihazırda kullanmakta olduğunuz ilaçlarınız varsa bunları ve kronik bir rahatsızlığınız varsa bunu mutlaka söyleyin.
*İlaçlarınızı su haricinde başka sıvılarla almamaya dikkat edin. Suyu da ilacı sadece yutabilecek kadar bir yudum almak yerine mümkün mertebe 1 bardak içmeye çalışın.
*Demir ilaçları kullanırken 1 saat öncesinde ve sonrasında süt ve ürünlerini yiyip içmeyin. Çünkü süt demiri bağlar, ilacı boşuboşuna içmiş olursunuz. Ama demir ilacınızı C vitaminiye birlikte alabilirsiniz çünkü bu sayede emilimi artmış olur.
*Antibiyotikler başlıbaşına bir konu. Ona ayrı bir post yazmak daha uygun olur sanırım...

***Şimdilik aklıma gelenler bunlar.. Biraz daldan dala oldu ama.. Umarım faydalı olur... Aklınıza takılan veya sormak istediğiniz birşer olursa beklerim..:)





23 Şubat 2011 Çarşamba

DOĞAL TAŞLAR VE ÖZELLİKLERİ-2

AVENTURİN: Şans taşıdır. Deprosyana karşı etkilidir. Kalp sağlığı için etkilidir.
AMAZONİT: Duygusal yaraların iyileşmesini sağlar. Aşk ve sevgi ile ile ilgili iletişim becerisini arttırır. Doğumu kolaylaştırır. Kalp, kaslar ve sinir sistemi ile ilgilidir.
OPAL: Negatif duyguları emdiğine ve duygusal dengeleyici olduğuna da inanılır. Görme duyularını güçlendirip, sezgi arttırıcı etkisi vardır. Üst ben'e ulaşmak için kullanılabilir.
ZÜMRÜT: Bağışıklık sistemi, sinir sistemi, kalp, ciğer ve böbrek kuvvetlendirdiği bilinir. Beden-ruh-zihin için tonik vazifesi görür ve kuvvetli bir duygusal dengeleyicidir. Bolluk, sevgi, iyilik, sakinlik, denge ve sabır unsurlarını içerir. Zümrüte kimi yerlerde "koşulsuz aşk taşı" da denmektedir. Sevgililerin birbirine verebileceği en iyi armağan olarak görülür.
SAFİR: Kalp ve böbrekleri kuvvetlendirir.Tüm salgı bezlerini harekete geçirici özelliğe sahiptir. Sinirleri sakinleştirir ve konsantrasyonu arttırır. Aşkta sadakatı sağlar, yanlış davranışları engeller.
HAVLİT: Öfkeyi ve kızgınlığı engeller. Strese iyi gelir. Kalsiyum dengesini sağlar. Dişler ve kemikler üzerinde olumlu etkileri vardır.
ARAGONİT: Özellikle kemik, kas-sinir hastalıklarında, spazmlarda büyük etkisi vardır. Kırılan kemiklerin iyileşme sürecini hızlandırır. Saç kaybında tedavi edicidir. Ateşi düşürür, iltihabı azaltır. Aşırı yorgunluk hissedenlere canlılık verir.
İNCİ: İnci aynı dişlerimiz ve kemiklerimiz gibi kalsiyumdan oluşur ve besinlerle aldığımız kalsiyumun vücudumuz tarafından gerçekten kullanılmasını sağlar. Kemik ağrılarında, kronik baş ağrıları ve migrende etkilidir.
HEMATİT: Stresi azaltır. Hafızayı kuvvetlendirir. Kan dolaşımını düzenler. Eklem romatizmalarına karşı etkilidir.
KANTAŞI: Anlayışı ve hafızayı kuvvetlendirir. Zihni karmaşık düşüncelerden arındırır. Duygusal ve zihinsel engelleri ortadan kaldırır. İnsanı zayıflık ve cesaretsizlik duygularından kurtarır.
RODONİT: Vücudun sağlıklı gelişmesine yardımcı olur. Kan dolaşımını dengeler. Psikolojik olumsuzluklardan kurtarıcı ve cesaret arttırıcıdır.
PİRİT: İletken olma özelliğinden dolayı kan. safra ve ifrazlar gibi vücut sıvılarının dolaşımlarını etkileyerek yönlendirir ve böyle birçok organ ve dokular üzerinde etkili olur.
MALAKİT: Arındırma, temizlik taşıdır. Verdiği enerji koruyucu bir cila gibi bedeni kaplar. Gerilimi ortadan kaldırır. İçe gömülen acıları ortaya çıkarır ve çözümlenmesine yardım eder. Diş ağrısı, doğum sancısı, romatizma ağrılarını hafifletir.
PERİDOT: Beden-zihin dengesini sağlar. İyimserlik verir. Kaygıyı azaltır. Kıskançlık, egoistlik duygularını yok eder. Neşe ve sevinç verir.
AYTAŞI: Olumsuz enerjiye karşı kalkan görevi görür. Yaşama sevinci verir. Rüyaların daha nethatırlanmasını sağlar. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Böbrek problemlerini giderir. Tokluk hiss oluşturur.
FLORİT: Başağrılarına karşı etkilidir. Düşüncelerin netleşmesine yardımcı olur. Enerji yatıştırıcı ve huzur vericidir. Zihinsel açıklık ve konsantrasyonu arttırıcı özelliği vardır.
JASPER: Karaciğer, dalak ve mesaneyi kuvvetlendirir. Güçlü ve tedavi edici özelliklere sahiptir. Sindirim sistemini ve safra kesesini güçlendirir. Endokrin sistemde dengeyi sağlar. Kişinin kendini sağlıklı ve güçlü hissetmesini sağlar ve fiziksel direnci arttırır.

21 Şubat 2011 Pazartesi

MİM-1

Yaşamak güzeldir mi bloğunun sahibi beni mimlemiş. Kendisiyle de bu vesileyle tanışmış oldum. Tekrar teşekkürlerimi sunuyorum:) Mimin konusu sevdiğimiz şeyler ve nedenleri.. Yalnız benim bazı sevdiklerim de "çünkü"nün yanında "ama" da olacak baştan söyliyim:)
*Eşimi seviyorum çünkü............. pekçok çünküsü var..:)
*Ailemi seviyorum çünkü ailemin tüm fertlerinin Allah'ın benim için bir lütfu olduğunu düşünüyorum. (çok şükür)
*İşimi seviyorum çünkü insanlara faydalı olmaya çalıştığım bir mesleğim var. Amaaa devletin bazı yaptırımları sebebiyle zaman zaman çok zorlanıyor, bunalıyor ve zarar ediyoruz:(...
*İstanbul'u seviyorum çünkü sevdiğim birçok insanla beraber pek çok manevi güzelliği içinde barındırıyor.
*Yaşadığım yeri seviyorum çünkü insanları çok iyi ve burda mutluyum. (çok şükür) Amaaa ailemi çok özlüyorum.
*Kitap okumayı seviyorum çünkü her okuduğum şeyle yeni ufuklar kazandığımı düşünüyorum.
*Evimi seviyorum çünkü şirin ve huzurlu bir ev..
*Çikolatayı seviyorum çünkü çikolata yemek beni çok mutlu ediyor...:)
*Her nevi yeşil yapraklı sebzeyi çok seviyorum çünkü burda iyisini bulmak pek mümkün olmuyor.. Ulaşılamayan şeye duyulan özlem.....:)
.....
.....
Şimdilik aklıma gelenler bunlar.. Ben de bu mimi cevaplamak isteyip de kendisine paslanmamış olan kişiler varsa onlara gönderiyorum...

20 Şubat 2011 Pazar

MERCİMEK KÖFTESİ

Cuma akşamı eve gelirken niyetim mercimek çorbası yapmaktı. Mercimeği yıkayıp tencereye almak üzereyken birden fikrimi değiştirdim:) Ne zamandır canım mercimek köftesi çekiyordu. Dedim gün bugündür..:)
Mercimek köftesi yapmak aslında bana göre biraz riskli. Çünkü su miktarını ayarlayamayıp kuru yaptığınızda tadı çok yavan oluyor. Ama birkaç kez yapınca göz kararı  bu miktarı ayarlamak kolaylaşıyor. 
Ben evde 2 kişi olduğumuz için köftemizi 1 su bardağı mercimekten yaptım. 1 su bardağı mercimeği yıkayıp tencereye aldım. Üzerini epey geçecek kadar su ile doldurdum. Mercimekler ezilip tamamen pişene kadar bekleyip biraz sulu haldeyken içine yaklaşık 3/4 su bardağı ince bulgur (buralardaki ismiyle simit) ekledim ve altını kapatıp dinlenmeye bıraktım. Dİğer tarafta orta boy bir soğanı ince ince doğrayıp sıvı yağ ile kavurdum. Soğanlar biraz yumuşayınca gözkararı biber ve domates salçası karışımı, tuz, nane, kırmızı biber, kimyon ve pulbiber ekledim. Bu karışım iyice özleşince ocaktan indirdim. Genişçe bir tepsiye dinlenmiş mercimek ve bulgur karışımını aldım. Biraz soğuyunca salçalı karışımı üzerine ilave edip güzelce yoğurdum. Daha sonra ince kıyılmış maydanozları da ilave edip şeklini verdim. Mercimek köftemiz hazır.. Üzerine limon.. Yanına turşu ve ayran... Hmmm yine canım çekti galiba...:)

17 Şubat 2011 Perşembe

DOĞAL TAŞLAR VE ÖZELLİKLERİ-1


Sömestr tatlinde -annem de bizdeyken- ablam ve eniştemin bize geldiğini daha önce yazmıştım. Uçakları Gaziantep'e inmişti. Bizde fırsattan istifade Antep'de biraz dolaştık. Tarihi bir çarşı olan "Zincirli Bedesten"e uğramamak olmazdı:) Daha önceki gezmelerimden bedestenle ilgili görüntülere bakmak isterseniz burayı tıklamanız yeterli...
Bu renkli çarşıda gezerken annem doğal taşlardan yapılımış takılar satan bir dükkanın önünde durdu. Daha önce televizyonda bir uzmandan doğal taşlar ile ilgili bişeyler dinlemiş ve not almış. Ablam ve bana resimde gördüğünüz  -adının  ametist  taşı olduğunu öğrendiğim- bu mor taşlı bilekliklerden aldı..:) Benim migrenim olduğu için sık sık başağrısı çekiyorum. Biraz da stresli bir yapım olduğundan taşların özelliklerini dinlerken benim buna ihtiyacım olduğunu düşündü sanırım canım annem;) Bilekliği aldığımız yerden taşlarla ilgili bir de broşür almıştım. 40'tan fazla doğal taş ve bunların özellikleri yazıyor. Bende birkaç postta bunları paylaşmayı düşündüm. Bugüne kısmetmiş...
AMETİST:Aşk taşıdır. Elektrik yükü taşıdığından bedendeki fazla elektrik yükünü toplayarak beyin gücünü yükseltir. Negatif enerjiyi toplayarak pozitif enerjiye dönüştürür. Depresyona faydalıdır. Şifa bakımından en güçlü taştır. Cilt göz hastalıklarına, alerjiye, migren ve baş ağrılarına, kalp rahatsızlıklarına, uykusuzluğa iyi gelir. Pembe kuvarsla birlikte kullanıldığında aklı güçlendirir ve kalbi korur.
TURKUAZ: İletişim, sadakat ve dostluğu sembolize eder. Nazara karşı etkilidir. Kemiklerin sağlıklı kalmasını sağlar. Kemik erimesinin önlenmesine yardımcı olur. Migreni hafifletir. Öksürüğü azaltır. Kan dolaşımı, ciğerler ve solunum sistemini destekler. Tansiyonu düzenler.
KEHRİBAR: Ağrıyan yerlere koyulduğunda ağrıları hafifletir. Kullanılan kehribarın ağrıyan yerin büyüklüğü kadar olması etkisini güçlendirir. Soğuk algınlığı, astım,guatr ve bronşit tedavisi için boyun bölgesinde kullanılır. Boğaz ve tiroid enfeksiyonlarını tedavide diğer taşlardan üstündür. Sol elde oynandığında bedenin elektriğini toplar. Elektrik yükünü azalttığı için depresyona da faydalıdır.
LAL(GARNET): Ticarette başarılı olmayı sağlar. Geçmişi hatırlamaya yardımcı olur. Hayal gücünü kuvvetlendirir. Karabasanları önler. Enerjisi damarlar için faydalıdır. Cinsel ilişkiyi ve duyarlılığı arttırır. Kristal kuvarsla birlikte kullanımı etkisini arttırır.
LAPİS LAZULİ: Melankoli ve depresyonu ortadan kaldırır. Kaygıyı azaltır. Kemikleri kuvvetlendirir. Tansiyonu düzenler. Tiroit bezlerini harekete geçirir. Küçük çocukların solunum yolu hastalıklarından korunmasını sağlar. Uyuyamama, işitme bozukluğu, solunum ve sindirim bozukluğunun tedavisine yardımcı olur.
MERCAN: Nazara karşı kullanılır. Ev ve ailelerdeki olumsuzlukları ve olumsuz enerjiyi ortadan kaldırır. Kararlılık sağlar. Konsantrasyon eksikliğini giderir. Heyecanları, aşırı duygulanmaları ortadan kaldırır. Kalbi ve dalağı kuvvetlendirir. Hormon sistemini dengeler.
ONİKS: Kadın erkek ilişkilerini dengeler. Evliler arasında uyumu oluşturur. Bağımlılıktan kurtulmayı sağlar. Otokontrol yeteneğini geliştirir. Meditasyon sırasında içimizi görmeye yardımcı olur. Seksüel hırsları zayıflatır.
SİTRİN: Başarı taşıdır. Aurayı temizler. Negatif enerjiyi dağıtır. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Antioksidan etkilidir. Göz hastalıklarına karşı koruyuucudur.
AKİK: Stresi yok eder. Enerji verir. Akıl ve mantık gücünü geliştirir. Nazara karşı koruma sağlar. Hamilelikte anne ve bebek sağlığı için faydalıdır. Tansiyonu dengeler.
AKUAMARİN: Bereket ve uğur taşıdır. Sezgileri kuvvetlendirir. Kendine güveni arttırır. Strese ve gerginliğe iyi gelir. Meditasyon için yararlıdır, belleği berraklaştırır. Solunum yolları rahatsızlıklarına, boğaz ağrılarına, astım, bronşit ve tiroit bezi rahatsızlıklarına iyi gelir..
Bugünlük bu kadar.. Devamı gelecek inşaallah...

14 Şubat 2011 Pazartesi

SEVGİLİLER SEVGİLİSİNE...

Gül devrini görseydim O'nun bülbül olurdum,
Ya Rab beni evvel getireydin ne olurdu?
-M.Akif-
"Alemlerin yüzü suyu hürmetine yaratıldığı o kutlu insanın kutlu doğumunun gecesinde dualarımızın o en sevgiliye ulaşması temmenisiyle.."  Herkese hayırlı kandiller.. Sevgi ve dua ile...

8 Şubat 2011 Salı

DİYARBAKIR-MARDİN-NUSAYBİYE

Geçen Cumartesi-Pazar eşim, annem, ablam ve eniştemle birlikte eniştemin memleketi olan Mardin'e gitmeye karar verdik. Ablam ve eniştem 15 tatil fırsatıyla bize gelmişlerdi. Annem de bir süredir bizdeydi. Hepimiz biraradayken kısa bir gezi yapalım dedik. Vakit azdı, hava soğuktu lakin biz çok istekliydik..:) Gezilmesi gereken heryeri göremedik belki ama kısa zamana güzel şeyler sığdırdığımızı düşünüyorum.. Bol resimli uzuuun bir yazıya hazır mısınız?.. Başlıyorum..:)
Sabah henüz güneş doğmadan yola çıktık. Güneşin doğuşunu görmek çok güzeldi. Bu anı fotoğraflamak da.. İlk olarak Diyarbakır'a uğradık. Şehre girdiğimizde yol kenarlarındaki ve refüjlerdeki çiçeklerin bembeyaz hali çok dikkatimi çekti.

Hiç biryerde kar emaresi görünmediği için çiçeklerin üzerindekinin kar olduğunu idrak etmem biraz zaman aldı. Taa ki arabadan inip yakından bakana kadar..:) Ama öyle muntazam ve güzel bir görünüşü vardı ki... Tefekkür etmemek imkansız..
Diyarbakır'a sadece uğrayıp geçecektik. Ama bunca yolu gelmişken en azından bir kaç yer görelim dedik. Üstteki resim eski Diyarbakır'ı çepeçevre saran surlardan bir kesit.. Çin Seddinden sonra  dünyanın en uzun surları Diyarbakıra aitmiş.. Öyle ki bu surların üzerinden gidilerek eski Diyarbakır tabir edilen kısım tamamıyla görülebiliyormuş.. 



Bunlar da surların içinden görüntüler.. İçeride geleneksel motiflerle oluşturmuş küçük küçük bölümler var. Buralarda oturup çay içebilir, çiğköfte yiyebilirsiniz.. Yurdum insanının ticari kafası..:)
Surları hızlıca turladıktan sonra Gazi Köşküne doğru yol aldık..
Gazi Köşkü Atatürk'ün ölümünden kısa bir süre önce Diyarbakır'a geldiğinde kaldığı yer.. Belediye tarafından satın alınıp restore edilmiş.. Buraya gelen ziyaretçilerin de uğrak yerlerinden biri..
 
"Gazi Köşk'ünün alt katındaki odanın görüntüsü"



"Gazi Köşk'ünün üst katında bir oda"

Gazi Köşk'üden sonra rotamızı Mardin merkeze doğru çevirdik. Mardine varmadan yol üzerinde "Sultan Şeyh Musa" diye anılan mübarek bir zatın türbesine uğrayıp dua ettik. Oralarda bilinen ismi "Sultan Şehmus". (Bu Allah dostuna hürmeten Mardin ve çevresinde "Şehmus" ismi sıkça tercih edilirmiş.)

Diyarbakır'dan yaklaşık 1 saat süren yolculuğun ardından Mardin merkeze vardık. Burada ilk olarak uğradığımız yer Kasımiye Medresesi oldu.
Kasımiye Medresesi'nden Mezopotamyanın görünüşü harika.. Mezopotamya Ovası ayaklarınızın altında....

Sol tarafta az bir kısmı görünen kapı "Ulu Cami"ye açılıyor. Malesef burada tadilat olduğundan dolayı camiyi gezemedik. Taştan dar tipik bir Mardin sokağı..
Bu resmi çarşıda bir dükkanda çektim. Bunlar "Bıttım Sabunları"...  Mardinde bu sabunlar da ünlüymüş... Çeşitli türleri var.. Defneli, zeytinyağlı vs.. Değişik saç tiplerinde -özellikle kepekli ve dökülen saçlar- kullanılıyormuş. Daha önceden methini duymuştum. Biz de aldık. Bakalım kullanmaya cesaret edebilirsem sonuçlarını yazarım..:)
Mardin'in meşhur taş evlerinden bir görüntü.. Mardin'de dikkatimi çeken şeylerden biri bazı yeni yapıların eski mimariye sadık kalınarak yapılması... Mesela yeni kurulan Artuklu Üniversitesi de bu doku esas alınarak yapılmış.. Tabi şehrin yeni kurulan kısımlarında çok katlı modern binalar da mevcut..

Bu kervansaray şimdi otel olarak kullanılıyor. İçini gezmek için zamanımız kalmadı ama dıştan görünüşü de harikaydı.
Mardin'den Nusaybiye'ye giderken artık hava kararmıştı. Bu da Mardin'in gece ışıklarla donatılmış görüntüsü..
Nusaybiye Mardin'e yaklaşık 60 km. uzaklıkta bulunan Suriye sınırında bir ilçe.. Biz Nusaybiye'ye vardığımızda gece olmuştu. Sabah kalktığımızda ilk işimiz Peygamber Efendimiz (sav)'in torunlarından Zeynel Abidin (ra)'in türbesine gitmek oldu. Burada aynı zamanda Zeynel Abidin (ra)'in  kızkardeşi Zeynep (ra)'in de türbesi bulunuyor. Görmeyi nasip ettiği için Rabbime binlerce şükür..

Türbe ziyaretinden sonra "Kaçakçılar Çarşısı"na gittik. Suriye'den kaçak olarak gelen ürünler burda çok ama çok ucuz fiyata satılıyor.. Kozmetik, hediyelik eşya, çay, baharat,kahve, giyim-kuşam,.... Ne ararsan var.. Ablam gibi alışverişe bayılan birini çarşıdan toparlamak baya zor oldu..:) Valla ne yalan söyliyim ben bile kendimi alamadım.. Çok hoş ve orjinal şeyler vardı.. Epey bir alışveriş yaptık..
Kısa zamana sıkıştırdığımız gezi hem yorucu hem de çok keyifliydi.. İnşaallah daha geniş bir zamanda ve biraz daha ılık bir havada tekrar gitmek ve göremediğimiz yerleri de gezmek istiyoruz... Ama gezebildiğim kadarıyla gerçekten çok beğendim.. Gitmek isteyenlere tavsiye olunur...;)

1 Şubat 2011 Salı

ANNE ELİ DEĞMİŞ GİBİ...:)

Geçtiğimiz Cumartesi birkaç arkadaşımla birlikte bizim evde toplanıp kitap okuyacaktık. Biz de annemle erkenden kalkıp arkadaşlar için yiyecek birşeyler hazırlamaya başladık. Saat 11de geliriz demişlerdi. 11'e doğru gelen telefonla işlerinin çıktığını ve gelemeyeceklerini öğrendim..:( Biraz canımız sıkıldı ama her işte hayır vardır ne yapalım dedik..:) Aldık kitaplarımızı elimize ve kaloriferin önüne kurulduk... Karnımız acıkıncaya kadar okuduk sonra da anne eli değen misss gibi yiyeceklerimizle soframızı hazırladık..

"erişteli salata"

"karbonatlı poğaça"
"içi dışı damla çikolatalı annemin enfes kurabiyeleri"
"irmikli tatlı"
Her açıdan bereketli bir gün oldu:) Annemle vakit geçirmeyi çok özlemişim.. Şükür kavuşturana....