"Dünya ise; bütün şa'şaasıyla ahirete nispeten bir zindan hükmündedir.." BEDİÜZZAMAN

30 Ekim 2010 Cumartesi

GÜZEL BAŞLAYAN BİR GÜN VE TEFEKKÜR VESİLESİ...


Sabah odamızın penceresindenden görünen bu pırıl pırıl havayla uyandım. Gölün rengi o kadar güzel bir maviydiki insanın bu güzellik karşısında tefekkür etmemesi imkansız. Belki çok daha güzel manzaralara uyanan insanlar da vardır muhakkak  ama mühim olan sahip olduklarımızın farkına varabilmek, güzeli görebilmek. Çağın düşünürü ne güzel demiş: "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır." Öyleki bazen elimizdekinin kıymetini bilmek yerine sahip olamadıklarımıza üzülüp duruyoruz, belki şikayet ediyoruz. Oysa verilen bunca nimet karşısında Allah'a her saniye şükür içerisinde olmamız gerekiyor. Çünkü şükür nimetleri ziyadeleştirirken, şikayet etmek ise azalmasına sebebiyet veriyor. Tabiki sıkıntılar ve zorluklar da var hayat yolunda. Ama unutmamak gerekir ki "imtihan dünyası" yaşadığımız. Rabbim hepimize sunduğu bunca güzelliklerin farkında olarak ve çektiğimiz sıkıntıların da bir sebebinin olduğunu bilerek -bazen de dersler çıkararak- yaşamayı nasip etsin inşallah.
"Ve hamd olsun alemlerin Rabbine"

28 Ekim 2010 Perşembe

HEDİYE VAR!!

"Tesettür aşktır" bloğunun sahibesi 100. izleyicisinin şerefine bir çekiliş düzenlemiş. Bakalım sonucu merakla bekliyeceğiz... :)

TAVUKLU ÇORBA VE PATLICAN SALATASI

Havaların soğumaya başlamasıyla birlikte canımız çorba çekmeye başlar oldu. Evlenmeden önce hemen her öğle ve akşam soframızda çorba bulunurdu ama buralarda çorba alışkanlığı pek yok. Hele yazın nerdeyse hiç yapılmıyor diyebilirim. Benim de kolayıma geldi sanırım ben de gayet seyrek yapıyorum :) Ama hava biraz serinlemeye başlayınca sıcak sıcak çorba içmeden de olmuyor. Ben de son zamanlarda aslında pek de değişik olmayan ama benim daha önce denemediğim çorbaları yapmaya başladım. Bu çorbanın tarifinin temel olarak netten bulmuş olmakla beraber kendi ilaveleriminde olduğunu söylemeden edemiycem:) Nasıl yaptığıma gelecek olursak; öncelikle bir parça  -kemiksiz- tavuğu tuzlu suda haşladım. Aslında tavuğun kemikli bir kısmıyla da yapılabilir tabiki ama buzdolabında hazırda bulunduğu için ben bunu tercih ettim. Tavuk haşlandıktan sonra 3-4 yemek kaşığı sıvıyağ ile kavurduğum 2 kaşık una haşlamış olduğum tavuğun suyunu kattım. Tavuğu küçük küçük parçalara bölmüştüm. Bunları ve 3 kaşık arpa şehriyeyi de suyun içine ekledim. Arpa şehriye pişince 1 yumurtanın sarısıyla karıştırdığım yarım limonun suyunu tencereye ilave ettim. (Bu karışımı ilave etmeden tencerenin içinden kaynar suyu alıp karışıma eklemek iyi oluyor) Bu şekilde de yaklaşık 5 dakika kadar pişirdikten sonra karabiber, pulbiber ve nane ekledim. Tavuk tuzlu suda haşlandığı için tuzunu kontrol edip isteğe göre ilave edilebilir. Hmmmmm gerçekten nefis olmuştu:):):) Yani en azından bana göre.. Ama -zorla da olsa:-)- eşimden de beğendiği noktasında yorumlar aldım :):)
Patlıcan salatasına gelincee aslında benim için yapmak çok pratik oldu. Çünkü malzemeyi kayınvalidemin sağolsun daha önceden hazırlayıp dondurucuya koyduğu közlenmiş patlıcan ve biberlerden kullandım. (Aslında bunlar burada "domeç" olarak bilinen -sanırım buraya has- yemeği yapmak için kullanılıyor.) Bana da közlenmiş patlıcan, kırmızı biber ve yeşil biberi dondurucudan indirip içine 1 diş sarımsak, zeytinyağı,maydanoz,limon ve tuz eklemek kaldı. Aaaaah hayat çok zor:)

27 Ekim 2010 Çarşamba

BUGÜN EŞİMİN DOĞUMGÜNÜ :)

Zaman nasıl da hızlı geçiyor. Eşimle tanıştığımızdan beri 3. evlendiğimizden beri 2. birlikte kutladığımız doğumgünü.. Bugün benim için gerçekten çok yoğun geçti. Her ne kadar istediğim gibi bir sofra hazırlayamasam da yine de bişeyler yapabildiğim için mutluyum :) Çünkü dün akşam üzeri eve geldiğimde kendimi gerçekten çok kötü hissediyordum. Her yerim feci ağrıyordu. Bugün hiç yataktan kalkamam diye düşünmüştüm ama çok şükür her zamanki saatimde kalkıp işe gidebildim. Akşam 1 saat kadar önce çıktım. Hem pasta hem de yemek hazırlamam gerekiyordu. Fazla vaktim olmadığı için basit şeyler yaptım. Ama eşim için güzel bir süpriz oldu. Umarım daha birlikte çok doğumgünleri kutlayabiliriz, birlikte yaşlanabiliriz.. İyi ki doğdun aşkım.. Seni çok seviyorummm :):)

24 Ekim 2010 Pazar

İKİLER İNDİRİMİNDEN ALDIKLARIM

Son zamanlarda günler gerçekten çok yoğun geçiyor. Hafta içi evde derin bir temizlik vardı onun koşturması telaşı içinde bir de işle ilgili çeşitli yoğunluklar derken zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. Bugün de eşim nöbetçi olduğu için evde yalnızım. Yapılacak işleri askıya aldım, dinleniyorum :):) Bugün biryere gidemiyeceğimiz için dün hem alışveriş hem de gezme bahanesiyle Gaziantep'e gittik. Yeni sezon ürünlerinin yanında hala indirimde olan birçok ürün vardı. Vakit biraz geç olduğundan heryere rahatlıkla bakamadım ama kumaşlarının kalitesini çok beğendiğim İKİLER'den 2 tane bluz aldım.                                                                                               
Birincisi rengi burda çok alakasız çıkmış olmakla beraber aslında çok tatlı bir yeşil olan kol ve yaka detaylarını çok beğendiğim uzun kollu bir bluz. Diğeri de V yakalı düz siyah bir bluzdu. Fotoğrafta doğru dürüst çıkmadığı için resmini eklemiyorum. Zaten öyle çok da değişik bir model değil. Ama kumaşları gerçekten çok güzel. Fiyatlarına gelince her ikisi de 49.90 TL'den 15 TL'ye düşmüştü. Sezon sonundan alışveriş yapmaya bayılıyorum. Zira daha önce sezon sonunda 25 TL'ye düşmüş bi eteği 100 TL'ye almışlığım vardır:) Bugün nette gezinirken İKİLER'in online mağazasının olduğunu da öğrenmiş oldum. Bakmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Herkese iyi pazarlar.. 

18 Ekim 2010 Pazartesi

EV YAPIMI YOĞURT

Çocukluğumdan hatırladığım bir lezzet aslında ev yapımı yoğurt.Çocukken annem mahallemize güğümlerle süt getiren amcadan süt alır kaynatır ve yoğurdumuzu kendi yapardı. Ama sonra zamanla sütlerin tadı değişti ve hijyeni hakkında şüphelerimiz oluştu. Bizde bu sebeple hazır yoğurt almaya başladık. Buraya taşındığımda o özlediğim mis gibi yoğurt yeniden karşıma çıkıverdi. Burası çok da büyük sayılmayacak bir ilçe ve bazı insanlar hayvan besliyor. Sütünü ve sütlerden yaptıkları yoğurdu satın alabiliyorsunuz. Ben de burdaki eşimin akrabaları sayesinde tanıştığım ve temiz olduğunu bildiğimiz bazı kişilerden süt almaya başladım. Sonuçta kabınızı veriyorsunuz süt kaynatılıp mayalanıp size geliyor. Temizliğe dikkat edip edilmediğini bilmek insanın içini rahatlatıyor. Burada adına "satır" denilen bakır kaplar kullanılıyor. Hemen hemen herkesin evinde ailedeki kişi sayısıyla orantılı büyüklükte bu bakır satırlardan var. Belli aralıklarla yoğurt yapan kişilere veriliyor. Aslında en iyisi iki satırınız olması. Çünkü birini bitirmeye az kala boşta olan satırınızı verip hiç yoğurtsuz kalmamış oluyorsunuz. Böyle güzel bir yoğurttan sonra inanın hazır yoğurtlar hiç lezzetli gelmiyor insana. Yoğurdun üzerindeki kaymağını da -buradakilerin deyimiyle "yoğurt yüzü"- kahvaltıda yiyebiliyoruz. Ben pek sevmiyorum ama eşimin kahvaltıdaki favorilerinden:) Kısacası büyükşehirde yaşamaya alışmış biri olarak burda yaşamak pekçok yönüyle zor gelse de hayatı yaşanılır kılan güzellikler de çok. Bu da bunlardan biri. Daha da anlatacağım çook güzellikler var inşallah.. :)

13 Ekim 2010 Çarşamba

GEÇEN PAZAR....

Pazar günü sabah erkenden eşimle birlikte Kahramanmaraş havalimanına kayınvalidemi karşılamak üzere gittik. Uçağın inişine göre biraz geç uyandığımızı düşünmüştük ama neyseki uçak da biraz rötar yapınca birbirimizi beklememiş olduk. Vakit oldukça erken olduğundan havalimanına çok yakın olan -yöresel dokunun da az çok hissedildiği- Kahramanmaraş Mado'da enfes bir kahvalti yaptık. Oradan biraz gezmek biraz da alışveriş bahanesiyle rotamızı Gaziantep'e çevirdik. Zaten yaşadığım ilçeye geldiğimden beri alışveriş yapmak için genellikle Antep'i tercih ediyorum. Çünkü hemen hemen aradığınız pek çok markaya ulaşmak burada mümkün oluyor. Hele de yakın zamanda açılan Sankopark alışveriş merkeziyle pek çok mağazayı birden kolayca gezme imkanımız oluyor. Bu sefer de aynen öyle yaptık önce Sankopark'a gittik ve mağazaları dolaştık. Yeni sezonun ürünlerine göz attık. Daha sonra Antep'in daha eski yerleşim bölgesi olan yere doğru koyulduk. İlk olarak Antepin enfes baharatlarının,kurumuş sebzelerinin ve meşhur bakır eşyalarının sergilendiği Zincirli Bedestende şöyle bir tur attık.
                               "bu da bedestenin içinden bir kare"
Bu küçük sevimli çarşıda gezimizi tamamladıktan sonra Mehmet Yaşin'in Lezzet Durakları programında izleyip ağzımızdan suların akmasına sebep olan enfes yemeklerini tatmak için İmam Çağdaş isimli lokantaya gittik.
Ben kahvaltıda yediğim 1001 çeşit yiyecekten sonra hala yediklerimi hazmetmeye çalıştığım için sadece bir lahmacun yedim ve ayran içtim. Antep lahmacununun özelliği soğansız bol sarımsakla yapılması ve içinde sebzelerin(kırmızı,yeşil biber ve domates) bol olması gerçekten çok lezzetli. Ayranın sunumu da çok hoş bakır bir tas ile geliyor ve içinde yine bakırdan küçük bir kepçe var. Ayranı bu şekilde içiyorsunuz gerçekten çok hoşuma gitti. 

Daha öncelerde yediğim ve çok hoşuma giden simit kebebını bir dahaki Antep turumuzda yiyebilirsem burada yayınlarım inşallah. Yemeğimizi de yedikten sonra evimizin yolunu tuttuk. Antep'ten oturduğumuz yere gelmek yaklaşık 1buçuk saat sürüyor. Ben sabah erken kalkmış olmanın da verdiği yorgunlukla arabada uyuya kalmışım eve az bir mesafe kala uyandım. Güzel ve dolu dolu geçen bir Pazar günüydü. Burada haftasonlarını seviyorum:):)


9 Ekim 2010 Cumartesi

MERHABA

Sonunda yazabilecek gücü ve cesareti kendimde buldum sanırım. Teknik konularda takılmazsam bundan sonra bişeyler yazmaya çalışıcam. Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler......